Ne İstediğini Bilmeyen Çalışan

Ne İstediğini Bilmeyen Çalışan Sendromu

İş dünyasında her seviyeden yüzlerce kişiyle karşılaşıyorum. Kimisi kariyerinde bir üst seviyeyi hedefliyor, kimisi mevcut pozisyonunda daha etkin olmanın yollarını arıyor. Ama bir grup var ki, sayıları giderek artıyor: Ne istediğini bilmeyen çalışanlar.

Sabah 09:00’da ofise geliyorlar (ya da evde laptop’larını açıyorlar), toplantılara katılıyorlar, şirket için birkaç e-posta hazırlıyorlar, bazen de birkaç sunum. Rapor yazanlar Excel’e, sunum hazırlayanlar PowerPoint pencerelerine gömülüyor, öğleye doğru LinkedIn’e bir göz atıp, oradan Instagram’a geçiyorlar. Whatsapp zaten ayrı bir afyon… Akşam olup da bilgisayarı kapattıklarında kendilerine şöyle diyorlar:

“Bugün yine çok yoğundum.”

Peki… Ne için?

Bu profil, adeta “yüzer-gezer hedeflilik” sendromuna yakalanmış gibi. Ne mutlu oldukları bir iş tanımı var, ne de ulaşmak istedikleri net bir yön. Daha da düşündürücüsü, çoğu zaman bu belirsizliğin farkında bile değiller.

Kariyer planı mı?

Genelde başkalarının yönlendirmesiyle şekillenmiş birkaç jenerik cümleden ibaret:

“Yurtdışında bir fırsat yakalamak istiyorum.” “Yönetici olmak istiyorum.” “Kendimi geliştirmek istiyorum.” “Daha üretken olmak istiyorum.”

Peki nasıl? Hangi alanda? Ne zaman? Biraz deşmeye kalksam… Sessizlik.

Bir mentör olarak net söylüyorum:

“Kariyer bir yolculuksa, pusulasız yürünmez”

Bazen yeni bir göreve atanmış olmanın heyecanıyla, önünüze gelen işi layıkıyla yapmak için öğrenmeye ve performansa odaklanırsınız. Bu dönemde kariyer planınız biraz arka planda kalabilir. Bu anlaşılır. Ama bu “geçiş” süresi 6 ayı, hadi bilemedin 9 ayı geçtiyse… Artık pusulanıza dönme vaktiniz gelmiştir. Tabii varsa.

Varsa da, o pusula, kendinizi tanıyarak, değerlerinizi anlayarak, hedeflerinizi sadeleştirerek ve belki de en önemlisi, iç sesinizi susturmayarak oluşturulmalı.

Freud boşuna “Kendine karşı dürüst olmak, başkalarına karşı dürüst olmaktan daha zordur” dememiş.

Sisli zihinler, sisli hedefler yöneticiler için de risk aslında

Ne istediğini bilmeyen bir çalışanı geliştirmek, yöneticiler için de ciddi bir zaman ve enerji kaybıdır. Bu kişiler genellikle dışsal motivasyonlarla (maaş, unvan, prim) harekete geçiyor. Ama içsel motivasyonları zayıf olduğu için uzun vadeli motivasyonda ve performansda sürdürülebilirlik sağlayamıyorlar.

Birkaç ay sonra ya başka bir şirkete geçip orada aynı döngüyü yaşıyorlar ya da bir noktada tamamen tükenmişlik hissiyle baş başa kalıyorlar.

Normal. Çünkü Seneca’nın dediği gibi : Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez.”

Peki Çözüm Ne?

Çözüm için bir şeyler yapmak istiyorsanız, kendinize dürüstçe şu soruları sorarak başlayabilirsiniz. Hepsinin cevapları zaten sizde var ama önce soruları sorabilmeniz lazım:

“Şu an yaptığım işi gerçekten ben mi seçtim, yoksa seçtirildim mi?”

“3 yıl sonra nerede olmak değil, kim olmak istiyorum?”

“Başkalarının alkışladığı hedeflerin peşinden mi gidiyorum, yoksa beni gerçekten heyecanlandıran hedeflerin mi?”

“Hedef koymaktan neden çekiniyorum?”

“Koyduğum hedeflere ulaştığımda ne olacak?”

“Ulaşamazsam ne olacak?”

“Bugün yaptığım işler beni tatmin ediyor mu, yoksa sadece günü mü kurtarıyorum?”

“Bu şirkette kalmamın sebebi konfor alanım mı, gelişim alanım mı?”

“Bugünkü görevim, beni hayalimdeki role yaklaştırıyor mu, yoksa oradan uzaklaştırıyor mu?”

“Yıl sonu geldiğinde, verilen hedeflerin haricinde ‘bu yıl şunu başardım’ diyebileceğim somut birkaç bir şeyim olacak mı?”

“Başkalarının kariyer çizgisine özenip kendime yamamaya mı çalışıyorum?”

Bu sorular bir çırpıda aklıma gelenler… Siz bir kağıda yazmaya kalktığınızda bakın ardından daha ne sorular gelecek aklınıza ve zihninizle birlikte ufkunuz nasıl açılacak…Soru sormaktan korkmayın; hele kendinize!

Ne istediğimizi ancak öyle netleştirebiliriz.

İçimizdeki ateşi veya ışığı söndüren şey belirsizlik değil aslında; belirsizlikle barışık yaşamak bizi mahvediyor.

 

Yazı Linki: Buraya Tıklayınız

Yazar: Tayfun Öneş