İş hayatının karmaşık dünyasında ve çok hızlı temposunda değişen teknoloji ve piyasa koşullarında proaktif olmak her zamankinden daha önemli bence. O yüzden bu hafta konuyu ele almak istedim. Ancak bu sefer konuya tersten giriş yapacağım: Yani, proaktif olmazsak bizi neler bekliyor; önce onlara bakalım; sonra proaktif olmanın faydaları ve olabilmenin yollarına değineceğim.
İngilizcede proaktif olamayanlara atfen söylenmiş çok güzel bir söz var; önce oradan başlayayım: “Failing to plan is planning to fail.”
Şöyle çevirmek mümkün sanırım : Planlamayı başaramayanlar başarısızlığı planlamış olurlar!
Proaktif Olamamak ve Sık Yapılan Hatalar
Sürekli “zamanı gelince bakarız” tarzı reaktif bir yaklaşımı benimsemek, iş hayatında hem sizin hem de kurumunuz için büyük sorunlara yol açabilir.
Her şeyden önce plansız çalışma, hem zaman zaman ekip içerisinde kaosa yol açabilir hem de lider olarak etkinliğinizi zedeleyebilir.
Bir takım gelişmeleri önceden görememek ekibinizin size duyduğu güveni azaltabileceği için takım ruhunu, motivasyonu ve bağlılığı da zedeler.
Erken önlem alınmayan küçük sorunlar, ileride büyük krizlere, altından kalkılamaz sorunlara dönüşebilir.
Uzun vadeli bir bakış olmadan hareket etmek, hem yenilikleri yakalamayı hem de rekabet avantajı sağlamayı sekteye uğratacağı için kurumunuzun veya paydaşların sizden beklediği büyümeyi zorlaştıracaktır.
Gelelim proaktif olmanın faydalarına…
Proaktif olmak, sadece olaylara önceden hazırlıklı olmanızı sağlamakla kalmıyor aynı zamanda liderlik yeteneklerinizi öne çıkarıp ekibinizin size duyduğu güveni artırıyor. Şimdi bu becerinin iş hayatında sağladığı diğer önemli faydalara göz atalım:
Stratejik avantaj sağlıyor. Sadece kurumunuz açısından sektörel bir avantajdan bahsettiğimi düşünmeyin, kurum içi kişisel kariyer yolculuğunuzda size de avantaj sağlayacak bir özellik proaktiflik.
Daha az stres: Plansız ve kaotik durumlarla karşılaşma olasılığı azalıyor, bu da hem size hem de ekibinize daha sakin ve konforlu bir çalışma ortamı yaratıyor.
Sorunlara daha hızlı çözüm: Olası sorunları erkenden fark ederek daha etkin ve hızlı bir şekilde çözüm üretebilirsiniz ki, -bildiğiniz gibi- hız, günümüzde hemen her sektörün KPI’larından (Anahtar Performans Göstergeleri)
Yaratıcılığa teşvik: Proaktif bir bakış açısı, ekibin yenilikçi fikirler geliştirmesini ve şirket içerisinde inovasyonun önünü ister istemez açıyor.
Ayrıca proaktiflik ekibinizin motivasyonunu ve bağlılığını artırıyor. Olası krizleri öngörmenizi ve etkilerini minimize etmenizi, de sağlıyor.
Peki, proaktifliğin faydaları bu kadar barizken, hâlâ neden zorlanıyoruz bu konuda?
Her ne kadar proaktif olmak bir kişilik tarzı ve deneyimle kazanılan bazı öngörüler barındırıyor olsa da belirli adımlarla geliştirilebilecek bir yetenek olduğuna inanıyorum:
Daha proaktif olabilmeniz için işte size birkaç öneri:
Önceliklendirme ve Planlama: Günlük işlerin ötesine geçerek uzun vadeli hedeflere odaklanın. Haftalık veya aylık planlar yapın ve bu planlara sadık kalmaya çalışın.
Veri ve Analizden Yararlanmaya Önem Verin: Geçmişteki performans verilerini özenle incelerseniz gelecekteki potansiyel sorunları ve fırsatları daha kolay belirleyebilirsiniz.
Geri Bildirim Alın: Ekibinizin, çalışanlarınızın hele hele müşterilerinizin geri bildirimlerini düzenli olarak değerlendirin. Birlikte çalıştığımız bazı yöneticilerde gözlemliyorum: iş yoğunluğundan şikayet ederek ya da onu bahane ederek çalışanlardan geri bildirim alma konusunu küçümsüyorlar. Sanki bir ödevmiş gibi yapıyorlar. Oysa faydasına inanmadan sadece üst yönetim veya İnsan Kaynakları sizden bekliyor diye yıl içinde periyodik geri bildirimler almanız sizin detayları ve haftta çok önemli nüansları görmenizi engelleyebilir. Lütfen geri bildirimlerin yararına inanarak alın. İlla ki, odanıza çağırıp ya da zoom toplantısı ayarlayıp formlar doldurtarak, önceden hazırlanmış sorular sorarak yapmanız gerekmiyor. Ekibinizdekileri konuşmaya yönlendirin ve onları can kulağıyla dinleyin. Ben bu tarz görüşmelerde duyduğum bazı cümlelerin ileride beni bekleyen mayın tarlası için adeta erken uyarı işlevi gördüğünü hatırlıyorum..
Kontrol Alanınıza Odaklanın: Kontrol edemeyeceğiniz faktörlerle enerji kaybetmek yerine, çözüm odaklı bir yaklaşım benimseyin.
Kendi Kendinizi Geliştirin: Yeni liderlik yaklaşımları, teknolojiler ve sektör trendleri hakkında bilgi edinmek için çaba gösterin. Bu sizi daha öngörülü yapacaktır, kesin.
Proaktif davrandığınızda siz de göreceksiniz ki, daha vizyoner bir yönetici olmuşsunuz.
İletişiminiz güçlenecek ve en önemlisi değişimi daha kolay yöneteceksiniz. Yeniklere karşı hem kendi içinizdeki hem de ekibinizdeki direnç azalacak, değişim süreci birkaç adım sonra daha yumuşak bir süreç olacak.
Özet olarak proaktif olmayı sadece “o da olsa iyi olur” türünden ilave bir liderlik yetkinliği gibi görmeyin. Aynı zamanda ekibinizin ve şirketinizin gelecekteki başarısını şekillendiren bir yaklaşım olarak görün bence. Önceden bazı adımlar atarak, olayların önüne geçmeye ve geleceği daha iyi planlamaya başlamak sizi hem daha etkin hem de daha saygın kılacaktır.
Proaktifliğin en harika özeti şu bence : Proaktif liderler sadece sorunları veya krizleri çözmezler, onların oluşmasını önlerler.
Siz neden bu karizmada ve kalibrede bir lider olmayasınız?