Yes – But

“Yes – But…” Sendromu: Zihinsel Yüklerimizi Ne Kadar Taşıyoruz?

Amerikalı sosyal bilimci, yazar ve kariyer koçu Nicholas Lore şöyle der:

“Hayatımızdaki ‘Evet – Ama’lar zihinsel bir yük taşır.”

Hepimiz hayatımızın bir döneminde şunlara benzer şeyler demişizdir:

“Evet, bu yeni iş fikri çok güzel… ama şu an tam zamanı değil.” “Evet, liderlik eğitimine katılmak isterim… ama işler çok yoğun.” “Evet, bölüm (veya iş) değiştirmek istiyorum… ama ya başarılı olamazsam?”

Lore’un işaret ettiği bu “Evet – Ama…”lar, farkında bile olmadan zihinsel yük haline gelir. Bunlar sadece kelimeler değildir; çoğu zaman ertelenmiş cesaretin, görünmez korkuların ve içsel çelişkilerin yansımasıdır.

Zihinsel Yük Nedir?

Zihinsel yük, sadece yapılacak işler değil; alınmamış kararlar, bastırılmış arzular ve sürekli ertelenen hayallerin biriktirdiği görünmez bir ağırlıktır. Her “Evet – Ama…” cümlesiyle o yük biraz daha ağırlaşır.

Peki Bu “Ama”lar Neyi Maskelemeye Çalışır?

Korku: “Ya başaramazsam?”

Konfor alanı: “Mevcut durum fena değil, neden riske atayım?”

Mükemmeliyetçilik: “Tam hazır olmadan başlamamalıyım.”

Alışkanlık: “Böyle gelmiş, böyle gider…”

Bu “ama”lar çoğu zaman mantıklı gerekçeler gibi görünse de, aslında ilerlemeyi sabote eden iç sesimizin ta kendisidir.

“Cesaretini bir kere göster; sonra korku seni bir daha rahatsız edemez.”Goethe

Goethe’nin bu sözü, “ama”ların altındaki en yaygın duyguyu — korkuyu — hatırlatır bize. Cesaret çoğu zaman bir defaya mahsus bir harekettir; ama etkisi kalıcıdır.

Koçvari Mentörlük Perspektifiyle Bakış

Danışanlarımla yaptığım görüşmelerde “Evet – Ama…” ifadesiyle karşılaştığımda bunu bir farkındalık yaratma fırsatı olarak görürüm.

Örneğin bir danışanım şöyle diyebilir: “Evet, yöneticimle açık konuşmalıyım… ama beni yanlış anlayabilir.” Bu noktada genelde şunu sorarım: “Bu ‘ama’ gerçekten var olan bir engel mi, yoksa zihinsel bir varsayım mı?” Cevaba göre — ki çoğu zaman çekincelerinde haklı olduklarını ispatlamaya çalışırlar — şu soruyu eklerim: “Olası risk, şu an yaşadığın durgunluktan daha mı büyük?”

Bu sorular, danışanın düşünce kalıplarını açmasına ve yükünü hafifletmesine yardımcı olur.

Dönüştürücü Alternatif: “Evet – Ve…”

Hafifleme başladıktan sonra danışanıma şu öneriyi getiririm: “‘Evet – Ama…’ yerine ‘Evet – Ve…’ demeyi denesek?”

“Evet, işler yoğun ve buna rağmen bu değişimi başlatabilirim.”

“Evet, risk var ve riskin içinde fırsat da var.”

“Evet, kolay değil ve kolay olan zaten çoğu zaman geliştirici değildir.”

Bu küçük dil değişimi, zihinsel yükü taşımak yerine onu işlevsel enerjiye dönüştürmenin ilk adımıdır.

Sözcükler Düşüncelerimizi, Düşünceler Eylemlerimizi Şekillendirir

O yüzden de dilinizi değiştirdiğinizde dünyanız da değişmeye başlıyor

Çünkü kullandığımız kelimeler bildiğiniz üzere yalnızca iletişim aracı değil; düşünme biçimimizin aynasıdır. “Evet – Ama…” dediğinizde zihniniz bir çelişki üretir: Onaylarsınız, sonra reddedersiniz. İlerlemek istersiniz, ama geri çekilirsiniz. Bu da zihinsel enerjinin bir kısmını içsel çatışmaları yönetmeye harcamanıza neden olur.

Oysa “Evet – Ve…” ifadesiyle fark edersiniz ki durumun zorluklarını inkâr etmeden, ilerlemeyi mümkün kılan bir zihinsel alan ve enerji alanı açılıyor.

Bu olumlu ifade, hem sözcükleri dönüştürür, hem de öz algınızı yeniden inşa eder.

Hayatımızda gerçekten dönüşüm yaratmak istiyorsak, taşıdığımız “ama”ların yükünü fark etmeli ve onları çözüm diline çevirmeyi öğrenmeliyiz. Çünkü çoğu zaman bizi geride tutan gerçek engeller değil, onlara zihnimizde yüklediğimiz anlamlar oluyor.

Kaynak Bağlantısı: LinkedIn

Yazar: Tayfun Öneş